Yeterince İyi Ebeveyn Olmak

Sosyal medyada son zamanlarda karşılaştığım eski Türk filmlerinden kısa bir alıntının yer aldığı bir video
var. Video şöyle: Küçük bir çocuk babasından flüt istiyor. Baba çok sinirleniyor, ekmek parası derdinde
olduğunu söylüyor. Öfkesinden evi dağıtıyor. Sonra bir içki masasına oturan babanın önünde bir şişe rakı.
Baba isyan halinde “neden benim oğlumun flütü yok” diye naralar atıp bu defa da masayı dağıtıyor.
İzlerken insanın aklından “çocuğun sorunu sadece flütünün olmaması değil senin gibi bir babasının
olması” diye geçmiyor değil. O kısacık videodan şiddet vb. çıkarılacak daha çok sosyo-kültürel yorumlar
da var ama konu dışında olduğu için burada değinmiyorum.

Bu videonun altındaki çok sayıda yorumun birleştiği ortak nokta adamın masasındaki içkinin flütten çok
daha pahalı olduğu gerçeği. Ne yazık ki bu gerçek yalnızca filmlere özgü değil. Günümüzde bazı
ebeveynler çocuklarının ihtiyaçlarını görmezden gelip kendi zararlı alışkanlıklarına ya da keyfi isteklerine
öncelik veriyorlar. Bir yandan da çocularını çok düşünen anne-baba imajı çizmek için sosyal
adaletsizlikten şikayet ediyorlar: “Ben de çocuğumu kurslara yazdırmak isterim, ben de iyi eğitim
aldırmak isterim ama adalet yok işte, özel okula ya da kursa verecek paramız yok…..” Bu liste uzayıp
gidiyor böyle. Bana sorarsanız suçu makro sorunlara atıp kendi sorumluluklarından kurtulma çabası
içindeler.
Gönül ister ki sosyal adalet herkes için olsun, her çocuk iyi imkanlara kolayca erişebilsin. Ancak hal
böyle iken ebeveynlerin ellerindeki imkanlarla çocukları için yapabileceklerinin en iyisini yapmaları
gerekiyor ki bu da “yeterince iyi ebeveyn olmak” olarak ifade ediliyor. Sadece içtiği sigaradan feragat
ederek çocuğunu en az iki farklı kursa götürerek bilgi ve becerilerini, sosyalleşmesini ve özsaygısını
geliştirmek yeterince iyi ebeveyn olmaktır mesela. Akşamları üç saat süren dizinin başından ayrılıp
kütüphaneden ücretsiz edinilebilecek kitaplarla okuma saati yapmak, belediyelerin sunduğu ücretsiz ya da
düşük ücretli kurslara (yüzme, spor, resim vb.) götürmek, ücretsiz gezilebilecek müzelere götürmek.
Bunların hepsi yeterince iyi ebeveyn olmaktır. Birçok STK’nın dar gelirli ailelerin çocukları için ücretsiz
kursları ve eğitimleri var. Yapılabilecek çok şey var özetle. Ama şartlardan şikayet edip sorumluluktan
kaçmak adet olmuş bizim toplumda. Zaten ülkemizde çarpık bir kadercilik anlayışı var. Tembelliği,
ihmalkarlığı kader sayıp “batsın bu dünya” kafasında yaşamak normalleştirilmiş. Kendi hayatını
mahvedene saygım sonsuz. Zarara kendi rızasıyla girene merhamet etmek gelmiyor içimden. Ancak böyle
ailelerin elinde heba olan çocuklar için çok üzülüyorum.
İyi ebevyen olmak sadece yedirmek, içirmek değil -ki bunları da ihmal eden ebeveynler var- bir çocuğu
fiziksel, duygusal ve bilişsel yönden yeterince desteklemektir. Aile dediğimiz kurumun ekonomik,
toplumsallaştırma, koruma, eğitim, sevgi gibi önemli işlevleri var. Aileyi aile yapan bu işlevlerin yerine
getirilmesidir. Son zamanlarda bu konulardan dertli hemen herkesten duyduğum bir şeyi ben de söylemek
istiyorum. Keşke herkes anne baba olmasa, keşke anne baba olmak için de bir ehliyet gerekse…

YASEMİN SANCI

AİLE DANIŞMANI

Yorum Bırakın